https://www.faz.net/aktuell/feuilleton/brief-aus-istanbul/i-stanbul-dan-mektuplar/tuerkiye-nin-en-tehlikeli-iki-meyvesi-muz-yiyene-s-n-r-d-kiraz-diyene-mahkeme-17617975.html

İstanbul’dan mektuplar : Türkiye’nin en tehlikeli iki meyvesi: Muz yiyene sınır dışı, kiraz diyene mahkeme!

  • -Aktualisiert am

Osman Kavala am 11.Dezember 2014 auf einer Pressekonferenz im EU-Parlament. Bild: dpa

Muz, 90’lı yıllara kadar tıpkı viski gibi zenginliğin sembolüydü. Ancak Saray’ın ekonomi politikalarıyla derinleşen kriz, muz tüketmeyi sınır dışı gerekçesine çevirdi. Kirazın da fiyatından şikayet etmenin bedeli de mahkeme kapısı artık.

          5 Min.

          Türkiye’de insan hakları savunuculuğu ve aktivizm; genellikle öğrenci hareketi, emek örgütleri, basın ve edebiyat dünyasından çıkan isimlerin omzunda yükseldi. Eminim birçoğunuzun, adını son dönemde sıkça duyduğu Osman Kavala ise iş dünyasından gelip, hem hayatını hem de servetini daha demokratik bir Türkiye için adayan az sayıda iş insanından biri… Kavala’nın iş dünyasından çıkan “az sayıdaki” insan hakları savunucusundan biri olmasının temel bir sebebi var: Bu ülkede iş insanları devlet ile karşı karşıya gelmek istemez. Devlet ile ters düştüklerinde, diğer insan hakları savunucuları gibi kaybedecekleri tek şey özgürlükleri olmuyor. Özgürlükleriyle birlikte servetlerini de yitirmemek için genelde sessiz kalmayı tercih ediyorlar.

          Zur übersetzten, für die deutschen Leser redaktionell bearbeiteten Fassung der Kolumne
          Alman okurlar için çevrilip düzenlenmiş versiyonu için tıklayın

          Erdoğan’ın tam 4 yıl önce hapse attığı Osman Kavala ise tüm bu riskleri alacak kadar cesur biriydi. Paris’te doğan, üniversiteyi Manchester’de okuduktan sonra Türkiye’deki aile şirketinin başına geçen Kavala, iş dünyasında yükselirken çok farklı bir profil ortaya koydu. Çok sayıda sivil toplum örgütünün kurucusu ve politik kitaplar basan yayınevine ortak oldu, kurduğu kültür merkezini sivil toplum örgütlerine ücretsiz tahsis etti, Avrupa ile Anadolu arasında bağ kuran çok sayıda projeye destek verdi. Birçok iktidar, bu faaliyetleri nedeniyle “Kızıl Milyoner” olarak gördükleri Kavala ile mesafeli oldu. Ancak Erdoğan döneminde; bu mesafenin yerini, hukuksuz bir cezalandırma aldı. Kavala, tek bir kanıt olmaksızın Gezi direnişinin sponsoru ve 2016’daki darbe girişimin organizatörü olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Geçen ay 64 yaşına, 4 yıldır tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi’nde girdi.

          Bülent Mumay
          Bülent Mumay : Bild: privat

          Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararına rağmen serbest bırakılmayan Kavala, geçtiğimiz günlerde diplomatik bir krizin parçası haline geldi. Aralarında ABD ve Almanya’nın da bulunduğu 10 ülkenin Türkiye’deki büyükelçisi, Kavala’nın tutukluluğunun 4. yılı nedeniyle ortak bir açıklama yayınladı. Büyükelçiler özetle şunu istedi: “Türkiye bu davayı adil ve hızlı biçimde sonuçlandırsın. AİHM’nin kararı doğrultusunda Kavala serbest bırakılsın.” Erdoğan, Batı’nın hukuku hatırlatması karşısında çileden çıktı. 10 ülkenin Türkiye’nin içişlerine karıştığını ve yargıya müdahale ettiğini savundu, büyükelçilerin “istenmeyen kişi” ilan edilmeleri için Dışişleri’ne talimat verdiğini açıkladı. 4 yıldır cezaevinde tutulan Kavala’yı hakkında hüküm çıkmamasına rağmen suçlu ilan eden; açıklamalarıyla yargıya müdahale eden Erdoğan’ın kendisiydi aslında.

          Neyse biz yine 10 elçi meselesine dönelim… Türkiye’nin en büyük ticari ortağı olan Almanya’nın, en çok doğrudan yatırım gönderen Hollanda’nın, Ankara’ya en çok silah sağlayan ABD’nin büyükelçisini kovmak mı? Elbette böyle bir şey olmayacaktı. Erdoğan her zamanki gibi, iç kamuoyuna şov yapmanın peşindeydi. Erdoğan’ın talimatını uygulamayan Dışişleri bürokrasisi, 3 gün boyunca formül üzerine formül aradı. Kriz, elçiliklerin yeni bir bildiri yayınlaması ve Erdoğan’ın süngüsünü düşürmesiyle sona erdi. Özetle ne oldu? ABD, AİHM kararının uygulanması talebinden geri adım atmadan “İçişlerinize karışma niyetimiz yok. Viyana Sözleşmesi’ne uyuyoruz” diye ikinci bir açıklama yaptı. Almanya dahil diğer ülkeler, aynı mesajı retweet etti. Erdoğan bu adımı olumlu bulduğunu duyurdu. Ertesi gün Saray’ın yönettiği medya “10 ülke geri adım attı, özür dilediler” başlıklı haberler yayınladı!

          Aslında geri adım atan Erdoğan’ın kendisiydi. Kameralar önünde dile getirdiği “10 büyükelçiyi kovun” talimatı yerine gelmedi, aksine birkaç gün sonra “Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin Osman Kavala hakkındaki adımlarını gördükten sonra üzerimize düşeni yaparız” dedi. Komite, bu ayın sonuna kadar bir gelişme olmazsa Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nden ihracına yol açacak süreci başlatacak. Bu sürecin başladığını görünce Erdoğan elbette Kavala’yı serbest bırakacak. Kendisiyle çok fazla çelişmemek için; Kavala’yı ya yattığı süreyi kapsayan bir hapis cezası vererek ya da ev hapsi gibi bir seçenekle Silivri’den çıkaracak.

          Weitere Themen

          Deutschland ist nicht Dänemark

          TV-Kritik „Anne Will“ : Deutschland ist nicht Dänemark

          Eine halbe Stunde hinterlässt die Talkshow bei Anne Will den Eindruck, die Ampel könne konstruktive Politik betreiben. Lösungen für die Wärmewende werden skizziert. Dann verfällt sie in den üblichen Vorhaltungs-Diskurs.

          Topmeldungen

          Ein Gewerkschaftsvertreter klebt ein Streikplakat im Terminal 1 des Hamburger Flughafens an.

          Warnstreik : Die Ruhe vor dem Sturm

          Der Tarifkonflikt im öffentlichen Dienst ist Ausdruck eines tiefen Umbruchs. Die Daseinsvorsorge steht auf dem Spiel. Wie auch immer der Konflikt ausgeht, der politische Rückstoß wird erheblich sein.

          Newsletter

          Immer auf dem Laufenden Sie haben Post! Die wichtigsten Nachrichten direkt in Ihre Mailbox. Sie können bis zu 5 Newsletter gleichzeitig auswählen Es ist ein Fehler aufgetreten. Bitte versuchen Sie es erneut.
          Vielen Dank für Ihr Interesse an den F.A.Z.-Newslettern. Sie erhalten in wenigen Minuten eine E-Mail, um Ihre Newsletterbestellung zu bestätigen.